Genel

Okan Üniversitesi Bilişim ile Kariyer Zirvesi

Bugün Okan Üniversitesi Türkiye Bilişim Derneği Genç Topluluğu tarafından organize edilen “Bilişim ile Kariyer Zirvesi” etkinliği vardı. Özellikle Teakolik.com sahibi Hamza Şamlıoğlu’nu dinlemek için yola koyuldum ve gittim.

“Saat 10:00 da Okan Üniversitesi Güzel Sanatlar fakültesine gittim. Ben tam vaktinde gelmiştim. Koskoca etkinliğe 10 seyirci gelmişti. Çok kötü organizasyon yapmışlar. Yarım saat de bekledik,bunaldım,sıkıldım…. “

Eğer eski ben olmuş olsaydım yukarıdaki gibi bir giriş yapacaktım. 🙂 Ama yapmıyorum. Çünkü bugünkü sunumlardan birşeyler öğrendim. En önemlisi de eleştirirken daha pozitif yaklaşmaktı. Evet bekledik yarım saat ama beklediğimize de değdi. Bir külçe altın almak için 30dk beklemez misiniz?

Sunumlara kısa kısa değineceğim.

Sinan Ata – “comTalks ve Dijital Farkındalık”

Sinan Ata

comTalks.com kurucusu Sinan Ata günün ilk sunumunu yaptı. Sinan ilk olarak  comTalks’da neler yaptıklarından bahsettikten sonra Reklamcılık konusuna geçti. Zaten sunumu başında ReklamZ de çalıştığını söyleyince bu tip bir konuda bekliyordum.

Reklamcılık sektörünün Facebook domainantlığı ile devam ettiğinden bahsetti. CPC,CPM,CPL,CPA akvramlarından bahsetti. Tabi katılımcı arkadaşlar bu konulara biraz uzaklarmış. O nedenle biraz iletişim problemi oldu diyebilirim. Ben neler öğrendime gelirsek öncelikle 2 yeni reklamcılık türünü öğrendim. Bir tanesi CPA yani Cost per Action. Ziyaretçilerin her yaptığı aksiyon başına ödeme yapılan bir reklam türü. CPL ise ziyaretçilerin form doldurması veya üye olması ile ödeme yapılan reklam türü. Bu iki reklam türü ne kadar yaygın olmasa da ticari anlamda çok daha gelir getirebilecek türler.

Daha sonra Facebook’un hayatımızın rotasını nasıl değiştirdiğinden bahsetti. En güzel örnek : Eskiden bir kağıda imza atmaya,ismimizi söylemeye çekinen bir milletken şimdi ise bütün bilgilerimizin Facebook da olması ve artık deşifre olmak için daha doğrusu popüler olup bilinirliğimizi arttırmak için elimizden geleni yapıyoruz.  Gerçekten de çok doğru bir tespit. Facebook kullanımı artması tabiki blogger sayılarını da azaltmış. Reklam sektörünün büyük bir payı yine Facebook da. Çünkü büyük bir kitle ve o kitlenin bütün özelliklerini biliniyor Facebook. Reklam verenlerde böylece en doğru ve en uçtaki ulaşmak istedikleri insana bile ulaşabiliyorlar.

Hamza Şamlıoğlu – “Blog Dünyası”

Hamza Şamlıoğlu

En beğendiğim ve merak ettiğim sunumlardan birisi de Hamza Şamlıoğlu‘nun sunumuydu. Daha önce görmemiştim açıkcası. Konuşmaları, yaklaşımları gayet samimi ve sıcak geldi bana.

Nereden çıktı bu çaykolik olma merakı? 🙂 sorusunu yanıtlayarak başladı. Çay sevmesinin bir sonucu olarak ingilizce TEA kelimesi ile bağımlı anlamındaki KOLİK kelimelerini yan yana getirerek 2005lerde bloglamaya başlamış. O zamanlar ben daha blog yazarlığından bihaberdim tabi. O zamandan bu zamana günlük neredeyse 1 yazı yazmış. Ve 5 sene sonra iyi bir blogger olmanın farkındalığı ile bir firmadan teklif almış ve şu an o firmada çalışıyor. Güzel bir kariyer hikayesi aslında. İnsanların yönelimlerini analiz etme ve istatistiklerle bolca uğraşıyor. Analiz ve planlama diyebilirim çalışma alanına.

Benimde son 2 senedir takip ettiğim bloglardan biri Teakolik.com dur. Güzel incelemeler ya da farklı konularla karşılaşmak mümkün. Sunumunda blog sahibi olan kaç kişi var diye sorduğunda toplam sayı 10 u geçmemişti. Gerçekten büyük bir eksiklik var. Ama blog açıp serseri mayın gibi yazın da demiyor. Bir amacınız olsun veya belirli bir uzmanlık alanında yazın diye ekliyor. Bu çok doğru. Özellikle özgün yazma konusuna değindi. Kendi sitesinde de bu özgün ve detaylı yazmanın bir meyvesi olarak 50 bin günlük ziyaret alıyor.

Blog açmada marka olacak isim seçme, tasarımı, seo çalışmaları ve hosting seçiminden kısaca bahsetti. Benim başıma daha önce bir hosting harddisk yanma kazası gelmişti. Sonuç olarak yedek de almadığım için bütün yazılarım gitmişti. Aslında o an bittiğiniz an oluyor. Ama ben arkadaşım Mustafa ile beraber Google önbellekden hemen hemen bütün yazıları tekrar girerek emeğimin yanmasına engel olmuştum. O nedenle yedekleme konusu Hamza’nın da bahsettiği gibi çok önemli.

Birkaç da güzel tavsiyede bulundu. En fazla 3-10 paragraf yazmak gerektiğinden çok uzun yazıların fazla okunamdığından ama hala kendisinin uzun yazmaya devam ettiğinden bahsetti. 🙂 Bir paragrafta 6 satırı geçmeyecek. Ben de şu an yazarken buna dikkat etmeye çalıştım biraz.

İnsanları etkilemek için ansiklopedik biligler vermenin ters etki yarattığından ve kişisel görüşlerin çok daha etkili olduğundan bahsetti. İnsanlar özellikle kişisel bloglara samimi ve güvenilir olarak baktıkları için geliyorlar.

Kurumsal bloglarda biz ya da ben kullanmadan yazmanın gerekliliğinden, eski yazılarınıza bağlantı vererek onlarında okunmasını sağlayabilmekten, video ve ses dosyaları ile zenginleştirmek ve kaynak gösterek yazmaktan bahsetti. Burda en çok karşılaştığım konulardan biri de kaynak göstermeme konusu. Türkler bunu çok yapıyor. Halbuki arama motorları onları kaynağa götüren bağlantıları seviyor. İnsanlar da kaynak olan yazılara daha fazla güveniyor.

Kendi blogunda Nokia incelemeleri ve farklı incelemeleri yapmasıda firmalarla yaptığı anlaşmalara dayanıyormuş. Burda işte artık firmaların bloggerlara önem verdiğini ve insan gücünün reklamda etkisini açıkca anlatıyor. Bende yanlı bir soru sordum hemen. Nokia’nın yazılarında hep olumlu yazması için sıkıştırıp sıkıştırmadığını sordum. Çünkü taraflı yazıların ben de pek olumlu karşılanmayacağını düşünüyordum. Hamza da bu yönde bir cevap verdi. Ürününüze güveniyorsanız yollayın diyormuş. 🙂 Bu arada Nokia C7 incelemesine buradan ulaşıp siz de bir fikir yürütebilirsiniz.

Blog yazıyorsak bir iletişim adresimizi de uygunbir şekilde eklemek gerekiyor. Yoksa firmalar sizi fark edip iş kapısı açma şansını da kaçırabilirsiniz Hamza Şamlıoğlu örneinde olduğu gibi.

Hamza Şamlıoğlu birçok blogu nasıl hepsine girmeden izleyebileceğimizden bahsetti. Rss ile bunların bir programda toplanmaıs ve sadece ilgilendiklerimize tıklayarak gidip okuyabileceğimizi söyledi. Şahsen ben bunu Google Reader ile yapıyorum ve çok da faydalı diyebilirim. Google Reader’a kısa yol olarak nasıl ulaşabileceğinize ise diğer blogumdaki bu yazımdan bakabilirsiniz.

Hamza Şamlıoğlu‘nda sunumunu rica edip bunun üzerinden bir yazı daha yazmayı düşünüyorum. Şimdilik bu kadarı zihnimde kalmış. Katılımcılarla etkileşim ve rahatlık yüksek seviyede geçti diyebilirim. Ama bu alemde fazla deneyimi olmayan arkadaşlar olduğu için soru kısımları biraz hızlı geçti. Aslında bu tip etkinliklerde asıl zevk soru ve sohbet safhasındadır. Ben de gelenleri sıkmamak için fazla sordu sormadım aslına bakarsanız…

Çiğdem Özkan – “Dijital ayak izleri”

Çiğdem Özkan

Çiğdem Özkan internetteki ayak izlerimizden (foot print) bahsetti. Güzel de bir Arif hikayesi vardı. Açıkcası başlarda negatif elektrik almıştım ama sonradan samimi havasıyla bunu yok etti diyebilirim. 🙂 (Tweet: Sahnede zayıf gözüküyor:D )

Gelelim Anadolu çocuğu Arif’in hikayesine. Aslında hikaye uzun. Çiğdem hanımdan da sunumunu rica edip burda bir slayt şov düşünüyorum. Çünkü görerek algılanması çok daha keyifli. Kısaca Arif’in Facebook ile sosyal ağlara dalması ve her düğüm noktasını artık burada paylaşmasından bahsetti. Kız arkadaşından tutun da kıl olduğu metal müziğine ,uzun saçlı erkeklere ve küpeli erkeklere kadar uzanıyor burada paylaştıkları… Ve nihayet okuduğu üniversiteden mezun oluyor. Nihayet diyorum çünkü yazdığı bir tweet ve bunu okuyan hocası yüzünden okulunu da uzatmış Arif. 🙂

blankArif iş aramaya Çiğdem hanımın firmasına gidiyor. Burada bacaklarının fotoğrafını çekip ne güzel hatun gibi bir lakırdı yazıyor Friendfeed’den. Tabiki çok sevdiğim Google amca da bunu 2 dakika içeirisnde gerçek zamanlı aramalarında indexliyor ve patronumuz Çiğdem hanım okuyor. Sonuç olarak Arif işsiz. 🙂

Bu anlattığı her ne kadar hikaye olsa da yaşanabilecek bir sorun. Bu nedenle internetteki izlerimize dikkat etmemiz gerekiyor gerçektende. Çiğdem hanım iş alımlarında işe alacağı kişiyi öncelikle sosyal ağlar ve Google da taradığını da ekledi. Yani yakında CV lere Hamza’nın dediği gibi blog adresimizi de ekleyeceğiz. Twitter, Friendfeed hesapları da formlarda istenebilir. O nedenle ilerde şaşırmayın diye ben burdan söyliyim. 🙂

Kendi ad soyad aramanızda hakkınzıda kötü yazılar varsa bunları nasıl manuple edebileceğimizden de bahsetti Çiğdem Özkan.Haber sitelerine kendi ismimizle üye olup bol bol yorumlar yaparak ya da forumlarda boy göstererek ilk sayfadaki sıralamalara yeni kimliklerimizi sokarsak kötü kimliğimizde aşağılara düşecektir. Kısmi bir SEO çalışması diyebiliriz.

İçiniiz dökmek istiyorsanız fake bir hesap açın tavsiyesinde bulundu. Çünkü iş hayatı sizin kişisel görüşünüzü asla kabul etmiyor. Ve Çiğdem hanımın da dediği gibi çok farklı bir gözle bakıyor. Ekşisözlük yazarı olan Çiğdem Özkan bir gün ekşi sözlüktekilere gerizekalı diye tweet atınca; atış o atış patlamış gitmiş. 😀 O yüzden artık fake hesaplardan içini döküyormuş. Belki de inci sözlük yazarıdır. Bilemiyorum….

Daha birçok konudan da sohbet havasında konuştuk ama malesef bu kadarı hatırımda kaldı. O yüzden bu tip etkinlikler kesinlikle kayıt altına alınmalı.

Ömer Karapınar – “İnsanoğlunun internetle imtihanı”

Ömer Karapınar

Ömer Karapınaar da önemli isimlere danışmanlık yapan Cem Özer’e benzeyen bir abimiz diyeyim. 🙂 O da gayet samimi ve çok konuşan biri. Çok geveze sormayın. 🙂 Laf arasına girmeye çalışan Sinan Ata’yı çok şık hareketlerle oyun dışı bıraktı diyebilirim. Görmek lazım tabi. 😀

Ömer Karapınar bize sosyal medyanın gücünü gösterdi. Viral reklamlarla Paramarkanın pazarlama stratejisini hep beraber izledik. Özellikle gittigidiyor.com un Tuba’nın intikamı videosu ile neler yapıldığını bir kere daha izledim. Fakat bizim habercilerimizin anlaması biraz geç olmuş onu da görmüş olduk. 🙂

Ömer abinin özellikle sunum tekniğini beğendim. Sunumda teknik aksaklıklar çıktığında Hamza abinin yerinden her seferinde kalkıp Sabrican’a yardımcı olma çabaları gerçekten takdir edilecek hareketler. (Çok güzel hareketler bunlar 🙂 ) Ben sunum yapmaya geldim teknik işleri siz yapın ben takmam havası yoktu o nedenle bir defa daha sempatik geldi Hamza.

Ömer Karapınar’ın sunumunun bir kısmını videoya çektim onu aşağıdaki videoyu izleyerek yapacaksınız. Böylece video ile de zenginleştirmiş oldum blogumu.

Plaket töreni ve toplu resim çektirilerek etkinlik son buldu.

Bilişim ile Kariyer Zirvesi Toplu Resim

Bilişim ile Kariyer Zirvesi Genel Değerlendirmem

Genel olarak Bilişim ile Kariyer Zirvesi etkinliğini konuşmacılar ve konuşmaları bakımından çok beğendim diyebilirim. Klasik hikaye anlatan afaki sunumlardan değillerdi. Gayet net ve samimi sunumlar oldu. En gevezesi tabiki Ömer Karapınar. 🙂 Bıraksak sabaha kadar anlatır. Çünkü bilgi kübü olmuş bir insan.

Ben biraz da etkinliği eleştireceğim. Huyum kurusun bunu yapmadan geçemiyorum ama yapıcı olmaya çalışcağım. Çünkü bende üniversitede bilgi yarışmaları düzenlerken her bir teknik sorunda bir sonraki yarışmada bir yedek ya da çözümle başlıyordum.

Etkinlik duyurusunun ben yeterince yapılmadığını düşünüyorum. Sosyal ağları iyi kullanmadıklarından ya da bloglarda bunu duyuramadıklarından yakınmayacağım. Neler yapabilirdiniz ?

  • Öncelikle kaliteli ve markabloglara bu etkinliğinizi bir duyuru metni,basın bülteni veya davet şeklinde hazırlayıp mailleyebilirdiniz.
  • Sosyal ağlarda bu konularla ilgili sayfa yöneticilerinden bu etkinliği duyurmalarını rica edebilirdiniz.
  • Özellikle Sabrican kendi blogunda mutlaka yazmalıydın. 🙂 (Yoğunlukta unutmuş olabilirsin tabi)
  • Etkinliği düzenleyn arkadaşlardan Emine’de etkinliğe çağırdığınız kişilerin fotoğraflarına önceden mutlaka bakmalı. Çünkü en önce gelen Sinan Ata’yı hala gelmedi diye bayağı bekledik. 🙂
  • Üniversitenizin sitesinde duyurular bölümünde göremedim orada da olmalıydı.
  • Küçük çaplı haber siteleri ve İstanbul’daki diğer üniversitelerin bilişim kulüpleri ile de irtibata geçilip katılım çok daha fazla olabilirdi.
  • Mikrofon konusunda seyirciler soru sorarken birer miktofon sağlı sollu bölümlerden gezdirilebilirdi. Az kişi olduğumuz için bu çok sorun olmasada ilerde büyük etkinlikler için aklınızda bulunsun.
  • Sabrican’ın teknik aksaklıklardaki soğuk kanlı hareketleri çok iyi. O noktada hakim gördüm. O nedenle tebrik edeyim.
  • Sunucuları sunan arkadaşınız da biraz dersine çalışsa iyi olurmuş. Adını soyadını hatalı okumak belki o ortamda çok sırıtmadı ama sunum yapmaya gelen değerli şahısları biraz negatif etkileyebilir. Dikkat ederseniz iyi olur.
  • Katılımcılara sertifika için form dağıtmanız ve anketiniz gayet güzel. Ama yanında kalem getirmeyen benim gibilerini de düşünseniz iyi olur. 🙂 Topluluğunuzun adı ve web sitesinin olduğu baskılı birer kalem hediye etmek de güzel bir jest olabilir diye düşünüyorum. Böylece bu sorun da çözülür.
  • Formlarda düşüncelerin yazılmasını istediğiniz alanlar kısıtlı. O nedenle anketin o kısmı biraz daha geniş düşünülmeli ki feedback yazabilelim.

Şimdilik değerlendirme ve eleştirilerim bu şekilde. Hamza’nın dediği gibi kısa bir yazı yazamadık ama birkaç kişi de okusa birşeyler öğrense yeterli.

Yorumları bekliyoruz bakalım katılımcı ve sunum yapanlardan. 🙂

Yazar Hakkında

blank

Mehmet Emre Baş

Uludağ Üniversitesi’nden makine mühendisi olarak mezun oldum. 2009 yılından itibaren SEO sektöründe kendini geliştirdim ve bu alanda kariyerime başladım. SEO Yöneticisi olarak çalışmaya devam ediyorum. Algoritmaları takip etmek ve test etmek severek yaptığım işler arasında. bloglamayı da seviyorum.

8 Yorum var.

  • Güzel cümleler için çok teşekkür ederim. Umarım bir nebze de olsa faydamız olmuştur.

    (İnci yazarıyım tabi. Üstüne basa basa söyledim ya zaten sunumda ohooo)

    😉

    Sevgiler

    • Sunum kayıt altına alınmıyordu ama bu yazdığınız son cümle artık kayıtlardan silinmez. 🙂 Ben de alenen söylemiyim diyorum ama yapacak birşey yok. Evet aramızda bir inci var.

  • Öncelikle etkinliğe katıldığınız için topluluğum ve okulum adına teşekkür ederim…
    Sırasıyla cevaplıcak olursam;

    Etkinlik 30 dakika geç başlatıldı çünkü konuşmacılarımızın hiç birinin birbirinden farkı olduğunu düşünmüyorum.Sinan Ata’nın sunumunun sadece ilk saat olması sebebiyle az kişi tarafından dinlenmesini istemedim.Direk benim kararımdı.

    Kampüsümüzün şehirden uzak olması nedeniyle,öncelikli olarak ulaşmak istediğimiz kitle kendi okulumuzdaki öğrenci arkadaşlarımızdı.Okulumuzun facebooktaki yüksek hitli gruplarından,fan sayfalarından ve mail gruplarından duyuru yaptık. Sunum sırasında da görüldüğü üzere,Facebook harici sosyal medya kullanıcısı çok az sayıda.Bu yüzden birinci kitlemiz facebooktaydı.
    Sosyal ağlarda daha profesyonel şekilde kesinlikle tanıtılabilirdi ama inanın bir çok saçma protokol ile o kadar çok uğraştık ki ,zamanım kalmadı.
    Konuk tanımama kısmı hakkında yorum yapmıcam.
    Üniversitemiz,topluluk etkinliklerini web sitesi üzerinden duyurmuyor.Neden ? Niye ? diye sorarsanız,biz çok sorduk.Mantıklı bir cevabı yok.

    Tüm önerilerinizi önümüzdeki dönem için dikkate alıcaz.(kalem fikri gerçekten hoş )
    Tekrardan teşekkürler

    Sabrican ZAİM

  • Çok konusuyorum hakikaten, cok denedim ama düzelmiyor malesef :p Bilgi küpü falandan ziyade anlatacak cok sey var elde 🙂

    Yazı ve video icin cok teşekkürler, organizasyon icin de düzenleyen arkadaslara etkinlik öncesindeki pek cok olumsuz duruma rağmen guzel is çıkarttıkları icin yeri gelmişken tesekkur edeyim 🙂

Yorum Yap